Tüm dünyayla birlikte Mart 2020’den geçtiğimiz yaz aylarına kadar yaşanan ve can kayıplarının yanı sıra büyük ekonomik kayıplara da yol açan pandemi süreci sona ermesine rağmen uluslararası piyasalardaki tarımsal girdi ve emtia fiyatlarındaki yükseliş devam etmektedir. Bu süreç tarımın ne kadar vazgeçilmez ve stratejik bir sektör olduğunu bir kez daha tüm insanlığa göstermiştir. Bu düşünceler ışığında 2023 yılına girerken, tarım ve hayvancılık sektöründe başlıca yaşanan sorunlar, düşüncelerimiz ve çözüm önerilerimizi içeren Tarım Raporu’muzu görüşlerinize sunar, bereketli bir yıl geçirmenizi dileriz.

1- İklim değişikliğinden en olumsuz etkilenecek ülkelerden birisi olarak, tarımsal sulama konusunda su kaynaklarımızı daha iyi koruyacak, daha az suyla, daha az enerji sarf ederek, daha fazla verim alınabilecek kapalı basınçlı sulama altyapı yatırımlarına hız verilmelidir. Tarımsal sulama projeleri, Türk tarımının geleceği için en önemli yatırımdır.

2- Artan enerji maliyetleri nedeniyle; tarımsal sulama, hayvancılık ve tarımsal üretim ile tarım ve hayvancılık ürünlerinin işlenmesinde güneş enerjisiyle elektrik üretmenin daha fazla teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu teşvikler sadece finansman desteğiyle değil; çorak ve taşlık arazilerin GES yatırımına açılması, küçük alanda daha fazla enerji üretebilecek yeni panellerin geliştirilmesi, bürokrasinin azaltılması gibi konuları da kapsamalıdır. 

3- Gıda enflasyonu ile mücadelede öncelik tarımsal girdi maliyetlerini düşürücü tedbirlerin alınmasına verilmelidir. Tüm dünyayla birlikte yaşanan gıda fiyatlarındaki artışın sebebi Türk çiftçisi değildir. Hatta tarım, gıda fiyatlarındaki artışdan en olumsuz etkilenen sektörlerin başında gelir. 

4- Planlı Üretim modeli ile ülkemizde üretim miktarı tüketimden az olan stratejik ürünler değil, arz ve talep dengesizliği nedeniyle fazla ekildiğinde ihracat şansı da olmayan özellikle yaş meyve ve sebzede sulama imkanı, verimlilik, kalite ve alternatif ürün imkanları da gözetilerek planlama yapılmalıdır. Yasaklama veya cezalandırma ile değil, teşvik ve ucuz finansman da dahil farklı destekleyici politikalarla planlamanın daha cazip ve uygulanabilir olacağı kanaatindeyiz.

5- Büyük kentlerde yaşayanlar ürettiğimiz yaş meyve, sebze ve hayvancılık ürünlerinin en büyük müşterisidir. Tarımsal ürünlerin büyük kentlere yakın yerlerde üretimi şeklinde düşünülen Kent Tarımı Projesi, yeraltı sıcak su kaynakları, ucuz enerji, kolay lojistik ve yoğun istihdam imkanları olan yerlerde kurulacak organize tarımsal üretim merkezleri ile sağlanabilir. Ancak sadece nakliye giderlerini düşürmek amacıyla düşünülürse, karayoluyla yapılan  nakliye yerine, yaş meyve sebzelerin yoğun olarak ekildiği yerlerden hızlı tren hatlarıyla frigolu vagonların da kullanılması sağlanarak teşvik edilmelidir.

6- Serbest piyasada oluşan tarım ürünleri fiyatları; spekülasyonlara, yalan haberlere, yanlış ve yanlı stok ve üretim tahmini bilgi kirliliğiyle ani değişimler göstermekte ve haksız kazançlara sebep olurken, üretici ve tüketicilerimize de olumsuz yansımaktadır. Bu nedenle Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından bakan yardımcısı düzeyinde bakanlık sözcüsü tayin edilerek, en yetkili ağızdan kamuoyunu bilgilendirme amaçlı düzenli basın toplantısı yapılmalıdır. 

7- Tarımsal desteklemelerin sadeleşmesi ve gereksiz bazı desteklerin kaldırılarak, üretim ve verimliliği özendirici, direk nihai üretilen ürün ve girdilere yönelik desteklemelerin ağırlık kazanması üreticilerimiz tarafından da beklenmektedir. Tarımsal destekleme; üretime, verime ve üretim maliyetlerini düşürmeye odaklı olmalıdır. 

8- Tarımsal destekler içinde; mazot, gübre ve yem gibi önemli girdiler ile fiyat fark desteği ödenen ürünlere ait birim fiyatlar gelecek yılki üretimi teşvik için minimum rakamlarla en geç 1 Aralık tarihinde açıklanmalıdır. Piyasada oluşacak girdi maliyetlerindeki ve ürün fiyatlarındaki değişimler bakanlıkça takip edilerek 30 Ekim tarihinde ilk açıklanan destek miktarları revize edilerek nihai destekler belirlenmelidir. 
Çiftçinin serbest piyasada oluşacak fiyatlarla zarar etmesini engellemek amacıyla belirlenen son destek tutarlarının tamamı en geç takip eden yılın 31 Mart tarihine kadar çiftçi hesaplarına yatırılmalıdır. 

9- TARSİM sigorta risk kapsamı her yıl oluşan yeni risklerle artmaktadır. Ancak çiftçimizin sigortaya olan talebinin yeterli olmadığı da maalesef görülmektedir. Bu nedenle sigorta havuzunun dolması ve maliyetin azalması için TARSİM sigortası yaptırılması; devlet desteğinin arttırılması yanında çiftçi tanıtımları ve acente eğitimleri ile daha cazip hale getirilmelidir. TARSİM tarafından pilot bölgelerde uygulanan Gelir Kaybı Sigortası da sektörümüz için çok faydalı olacaktır. Ancak uygulamanın borsa fiyatları oluşan hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar ile sınırlı kalacağı inancındayız.

10- Tarım ürünleri dış ticaret dengesinde ülkemizin döviz fazlası vermesi sevindiricidir. Ancak ithalata ödenen dövizin azaltılması için açığımız olan ürünlerin üretimini ve verimini arttırıcı bölgesel proje ve politikalar ile tarım ürünleri ihracat miktarımızı, paketleme kalitemizi ve birim ihracat fiyatlarımızı arttırıcı teşvikler gerekmektedir. Lojistik konumu ve üretilen farklı tarımsal ürünleri ile Türkiye’nin bu konuda önü çok açıktır. 

11- Çiğ süt tavsiye fiyatlarının açıklandığı Ulusal Süt Konseyi daimi başkanı Hayvancılık Genel Müdürü olmalı ve USK üretici ile sanayici arasında, üretimin devamlılığını sağlayan, güvenilir ve tarafsız bir uzlaşma masası haline dönüştürülmelidir. USK, Gıda Komitesi’nin talimatıyla, belirlenen fiyatın sadece duyurusunu yapan bir kurum konumundan kurtarılmalı, aylık çiğ süt maliyetleri tarafsız bir bakış ile belirlenmelidir. Üreticilerimizin üyesi olduğu dernek statüsündeki kuruluşlar da tıpkı sanayicilere verilen hak gibi USK’da temsil edilmeli, yönetime girebilmelidir. Bu konuda USK kuruluş yönetmeliğinde Bakanlığımız tarafından yapılacak bir değişiklik yeterli olacak ve üreticilerimiz daha adil temsil edilecektir. . 

12- Hayvancılık yapan çiftçilerimizin yem, enerji, sperma, veteriner ilaçları gibi girdi alımları her ay olduğu için; beyan, askı ve inceleme süreleri tamamlanan 3 ay önceki süt ve et prim hak edişleri aylık olarak düzenli bir şekilde ödenmelidir. Belgelerin askı ve inceleme süreçlerinde gecikme yaşatan üretici birlik ve kooperatifleri kamuoyuna duyurularak, ödemelerde gecikmeye sebep olanlar kamuoyuyla paylaşılmalıdır. 

13- Tarım ürünlerinin işlenmesiyle tüketiciye sunulan gıda ürünlerinde taklit ve tağşişle mücadeledeki denetim ve analizler, çiftçimizin ve işini doğru yapan sanayicimizin hakkını korumak amacıyla daha sık yapılarak uygulanmalı ve yanlış yapanlar kamuoyuna aylık olarak duyurulmalıdır. 

14- Son yıllarda çiftçilerimizin açık arazide bulunan; tarımsal ürün, tarım alet ve ekipmanları ile trafo, kapı, tel örgü ve canlı hayvan gibi birçok malına karşı işlenen hırsızlık suçlarına ilişkin şikayetlerde artış olması sebebiyle, çiftçi mallarını koruma kanunu güncellenerek yeniden hayata geçirilmeli ve suçluları yakalayan asayiş görevlilerimizin de muzdarip olduğu, çiftçi malına yönelik hırsızlık suçlarına verilecek hapis cezalarının indirimsiz olarak uygulanması ve caydırıcı olması Adalet Bakanlığı gündemine alınmalıdır.  Şehir merkezlerinde olduğu gibi, güvenlik amaçlı her köye bir bekçi görevlendirilmelidir. 

15- Tarımsal atıkların tarlada yakılarak yok edilmesi yerine balya yapılarak enerji tesislerinde yakılıp enerji üreterek, hem çiftçimize hem de ekonomiye katkı sağlanmaktadır. Ancak yerleşim yerlerine ve tarım arazilerine yakın yerlerde inşa edilen bu tesisler halk sağlığına ve tarımsal üretime zarar vermektedir. Ayrıca balya halinde toplu muhafaza edilen atıklarda bitkisel ürün zararlıları yaşam döngülerini sürdürmekte ve tarımsal üretime büyük zararlar vermektedir. Bu tesislerin yatırım aşamasında; yer seçimlerinde daha titiz davranılmalı, tarımsal üretimden uzak yerler seçilmeli, tarımsal atık balyaları zararlılara karşı ilaçlanmalı ve işlemlerin takibi çevre ile tarım il müdürlüğü ekiplerince yapılmalıdır. 

16- Tarım ve Orman Bakanlığı ile tarım ve hayvancılık konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları arasında daha sıkı görüş alışverişini sağlamak ve uygulamalarla ilgili sorunlar ve çözüm önerileri için daha yakın işbirliği için, bakanlığımızın belirleyeceği bölgeler bazında düzenli toplantılar yapılmalı, toplantılar rapor edilerek bakanlığa bağlı ilgili genel müdürlüklere iletilmelidir.

17- Kamuoyunda oluşan yanlış algı ve kafa karışıklıklarına son vermek amacıyla tarımsal ürünlerin paketlemesinde kullanılan hasat sonrası kimyasalları da TAGEM tarafından denemeleri yapılıp test edildikten sonra insan ve çevre sağlığı açısından Gıda Kontrol Genel Müdürlüğünce ruhsatlandırılmalıdır.

18- Zirai ilaçların kullanımı, dozları ve kalıntı limitleri ile ilgili mevzuat güncellenerek, zirai ilaç kullanımı talimatnamesi yenilenmelidir. Ürün bazında tavsiye dışı ilaç kullanımına yer vermeyecek şekilde ziraat mühendisleri odası ile birlikte çalışma yapılarak yeni bir düzenleme yapılmalıdır. 

19- Turunçgil ve muz gibi meyvelerde; karantina kapsamında olmayan, meyvenin çürüme ve hızlı bozulmasına yol açmayan, sadece dış kabuk görünümündeki kusur boyutları, meyve kalibresi, renk ve asit oranı gibi konularda kalite standardı getirilerek, üretici ve alıcı arasındaki alım sözleşmelerinde şart koşulup, ticari anlaşmazlıkların önlenmesi gerekir. 

20- Ziraat Bankası aracılığıyla verilen hazine destekli tarımsal işletme ve yatırım kredilerinin sadece finansman imkanı sunmaktan öteye giderek, Türk tarım ve hayvancılığına yön verir hale gelmesinden memnuniyet duymaktayız. Bu kredilendirme politikası ile Türk tarımının eksiği olan; birleşme, ortak iş yapma, pazarlama, KOBİ’leşerek ürün işleme ve markalaşma gibi konular da teşvik edilmeli ve kredi imkanları bu alanlarada da şartlı olarak tanımlanmalıdır. 

21- Ülkemizin tarımsal ürün deseninde buğdayın insan beslenmesinde, arpanın ise hayvancılıktaki önemi tartışılmazdır. Sulama imkanı olmayan ve buğday ile arpadan başka ürün yetiştirme şansı bulunmayan bölgelerdeki çiftçilerimizin; üretime devamları ve genç kuşaklarının da aynı işi sürdürmeleri için pozitif ayrımcılık yapılarak, bu çiftçilerimizin buğday ve arpa üretimleri farklı şekilde desteklenmelidir. 

22- Tarımsal ürünlerin hasat zamanı aynı anda piyasaya arz edilerek fiyat düşmelerini engellemek için kurulan lisanslı depolarda; tüm ürünler için ürün kalite standartları ve fire oranları yeniden belirlenerek yayınlanmalı, depolardan alınan ürünlerin nakliyesinde serbest piyasa şartlarının çalışması sağlanmalı, deposunda yer olmasına rağmen mal almak istemeyen depo sahiplerinin lisansları iptal edilmelidir. Türkiye’nin heryerinde faaliyet gösteren tüm lisanslı depolar aynı standart ve çalışma şartlarını çiftçi ve sanayicimize sunmalıdır. 

23- Yaş meyve ve sebzenin toptan olarak alıcı ile buluştuğu hallerle ilgili çıkan hal yasası, tüm yaş meyve ve sebze üretiminin hale girişini veya bildirim yapılarak ticaretinin yapılmasını öngörse de hal kayıt sisteminin ne üreticiye, ne tüccarlara, ne de karar alıcı konumundaki kamuya hiçbir katkısı olmamıştır. Bu nedenle yeni çıkacak olan hal yasasında; hale giriş mecburiyetinin kaldırılması ve  mevcut hallerin sayısının azaltılarak, merkezi ve daha büyük, soğuk hava depoları olan ve lojistik imkanları açısından güçlü hal komplekslerinin inşası gerekmektedir. Hallerdeki ticaret sırasında kesilen ve belediyelere aktarılan hal rüsum ve çevre temizlik vergileri hallerin modernizasyonu için yatırıma dönüşmelidir. 

24- Zirai mücadelede kullanılan kimyevi ilaçların azaltılması için biyolojik ve biyoteknik mücadele metodları daha fazla desteklenmeli, bu konuda yatırım yapmak isteyen özel sektöre finansman desteği sağlanmalıdır. Yaş meyve sebze ihracatında sıfır tolerans değerine sahip olan akdeniz meyve sineği ile mücadelede Tarım ve Orman Bakanlığı ve TÜBİTAK tarafından ortak yürütülen kısır böcek üretim yatırımı çalışmaları hızlandırılmalı ve kısır böceklerin doğaya salımı bir an önce hayata geçirilmelidir. 


Saygılarımızla,

Mutlu Doğru
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı