Bu aralar bir salgın inanın vurduğunu deviriyor.

Grip gibi grip değil.

“3’lü karışımmış”

Maşallah bu virüsün içinde her türlüsü varmış gribin.

Neyse işte ben bu virüse yakalandım. Neredeyse 3 haftadır iğneydi, serumdu, haplardı.

İlaçlara teslim ettik vücudu.

Böyle olunca radyo programını yapamadım.

Konuşacağım, kendimi konuşmak zorunda hissettiğim onlarca konu gündemdeyken hastalık beni “suskun” yaptı. Konuşamadım!

Ama hepsini biriktirdim heybemde.

6 yaşındaki minicik bir kız çocuğunun tarikat sarmalında başına gelen felaketi, şerefsiz bir babanın öz çocuğunu, bebeğini elleriyle bir tarikat yobazıyla evlendirmesi iğrençliğini okudum, izledim.

Bir anda Ekrem İmamoğlu’na verilen sipariş cezayla unutuldu 6 yaşındaki minicik çocuğun başına gelen felaketler.

Bazen aklıma gelmiyor değil, o kız çocuğunun 6 yaşından itibaren uğradığı tecavüzleri, rezaleti gündemden kaldırmak, unutturmak için mi verilmişti Ekrem İmamoğlu’na o “ahmak” ceza.

CHP yönetimi üst mahkemelerden umutlu konuşuyor.

Gülüyorum, bu satırları yazan Mustafa Kemal Atatürk sevdalısı adamı ömrü boyunca mücadele ettiği FETÖcülerle aynı çuvala koyup FETÖ’ye üye olmadan (sağolsunlar üye dememişler) yardım ettiği kumpasıyla 2 yıl bir ay hapis cezası verip 8,5 ayını Adana Kürkçüler F Tipi Yüksel Güvenlikli Cezaevinde yatırmadılar mı?

Kimlik kartı vermişlerdi Kürkçüler’de; FETÖ ibareli “HÜKÜMLÜ” yazan.

Hukuk ve siyaset öylesine iç içe girmiş ki, verilen kararlarda adalet aramanın ahmaklık olacağını yaşam öğretti bana.

Savunma hazırlamak, delilleri sunmak yada avukatlarınızın adalet arayışlarının hepsi gerçekten çok komik, kahkahalarla gülünecek espriden öte hiç bir şey ifade etmiyor.

Nasrettin Hoca damdan düşünce herkes konuşuyor akıl veriyor, ne demiş hoca “bana damdan düşeni getirin”.

Ekrem İmamoğlu davasını bir de ben yorumlayacağım!

Hastalık beni eve, evdeki odamda televizyona mahkum bıraktı.

Özellikle bütçe görüşmelerinin tamamını izledim.

Meclis tv’yi izlerken kimi zaman üzüldüm, çoğu zaman utandım.

CHP Grup Başkan vekili Engiz Özkoç’un Milli Savunma Bakanlığı bütçesindeki iki ayrı konuşması karşısında şok oldum.

Üzüldüm, utandım!

Ethem Sancak’tan bahsediyordu.

Hani 2006 yılında Aydın Doğan’ın sahibi olduğu gazeteler dönemin ünlü iş insanı Ethem Sancak’ı yerden yere vuruyor ülkede hiç kimse hiç bir gazeteci “Ethem Sancak bu saldırıları hak etmiyor” diyemiyordu.

Kaldı ki o tarihlerde Sancak ailesi medyaya henüz girmemiş kendilerini yakından tanıyan ve haksızlığa uğradıklarında haklarını arayacak gazeteci dostları yoktu.

Aileyi özellikle Murat Sancak’ı yakından tanıyor Ethem Sancak’la ilgilide araştırmalar yapıp ne olduğunu kim olduğunu öğreniyordum.

O vakit gazetemiz Adana Haber vardı ve ben Sancak ailesinin uğradığı haksızlığı kaleme almıştım.

Ethem Sancak o yazı çıktığı gün beni aradı, teşekkür etti ve ölene kadar bana borçlu olduğunu söyledi, minnet duygularını ifade etti.

Tabii sonra hükümete yakın en özel isimlerden biri oldu.

Medyası oldu, yargının en güçlü isimleri akrabalarından atandı, mali açıdan büyüdü, daha da büyüdü maşallah!

O borcunu ödeyemedi!

İşte sanırım şimdi borcunu ödeme zamanı geldi Ethem Bey’in.

Önünde iki yol var; ya CHP grup başkanvekili Engin Özkoç’un kendisinden özür dilemesini sağlayacak, beceremezse benden özür dileyecek.

Özkoç’un TBMM’de yaptığı iki ayrı konuşmayı pazartesi günü radyo programında dinleteceğim size.

Ben utandım dinlerken!

O günden bu yana Ethem Sancak hiç konuşmadı.

Dedim ya çok konu biriktirdim.

Konular birikince haftada 3 gün yaptığımız programla bu stokları eritemeyiz. Bizim stok, marketçilerin stoklarına benzemez.

Eskiden gazeteciler elindeki haberleri hemen yayınlamak için çabalardı. Şimdi böyle bir derdim yok çünkü gazetelerimiz memleketi soyanların haberini değil onları yalıyıp yutan haberleri tercih ediyor.

Ya benden başkası zaten bu konulara giremez.

Çünkü büyük çoğunluk, bal kavonozlarını tutuyor, eee bal tutan parmağını yalamay ıda seviyor.

Özellikle FETÖ konusunda söyleyeceklerim var.

Bu şehrin şöhretli FETÖ yalakaları neden hiç yargılanmadılar.

Hep merak etmişimdir; Adana’da bu aşağılık örgütle haşır neşir olan, onlar sayesinde mevki makam sahibi olan yada servetlerine servet katan sözüm ona saygın! İş insanlarıyla ilgili soruşturmaların kaçı takipsizlikle kaçı tek bir ifade sonrası kapatıldı.

Ve Vural Avar paşam...

Gerçek bir askerdi.

Mustafa Kemal’in gurur duyacağı bir general.

85 yaşında tüm hastalıkları göz ardı edilerek “cezaevinde kalabilir” raporundan 22 gün sonra cezaevinin tuvaletinde son nefesini verdi büyük komutan.

FETÖcü şerefsiz bir hainin hazırladığı iddianameyle tutuklandılar.

O iddianameyle hüküm yediler.

Bu acıyı bu utancı anlatmazsam kendimi inkar etmiş olurum.

Adana’da belediyeleri unuttuğumu düşünmeyin.

Lezzet Festivalinin açıklanamayan hesaplarını, üç günde harcanan yaklaşık 18 milyonu sormaya devam edeceğiz elbette.

Belediyelerin ihaleleri, kamudaki israf, çaresizliğe mahkum insanlarımızı, fakiri, yoksulu, gece çocuklarını aç uyutmak zorunda kalan çaresiz anaların sesi olmaya devam edeceğiz.

Eskişehir’de açlıktan ölen 6 yaşındaki kızımızın benzerleri Adana’da yok mu sizce?

İşte bu şehirde de açlıktan başka çocuklar ölmesin diye yoksulun sesi olacağım elbette.

Bir yanda nasıl nerden kazandığına bakmadan eli eteği öpülen zenginler öte yanda derdini derman arayan yoksullar.

Elbette çaresiz insanların yanında yer alacağım.

Bu şehirde sadece kötüler yok elbette, Ağrı’nın bilmem ne köyündeki o minicik yürekleri sevindiren, hiç gitmediği, hiç görmeyeceği hani orda bir köy var ya uzakta...

Çocuklarının torunlarının doğum günü pastalarını o miniklere üfleten, onlara gönderen güzel kalpli sadece parasal değil gönlüde zengin olan insanlardan da söz edeceğim elbette.

Vefasızlığın kitabını yazanları da anlatacağım vefanın, dostluğun ne olduğunu hissettiren kötü günümde yanımda olanları da.

Sokaktaki canları unutmam mümkün mü?

Kediler, köpekler öyle samimi öyle içten severler ki dostlarını.

Onlardan sevgi dersi alması gereken öyle insanlar var ki.

Belki onları da umutsuz vaka olsalar da insana çevirebiliriz.

Neyse uzun upuzun yazdım yine.

26 Aralık 2022 Pazartesi günü Radyo Çukurova’da her zaman ki saatinde, saatler tam 11’i gösterdiğinde sizlerle olacağız.

Pazartesi, Salı, Perşembe ve Cuma günü yani bundan böyle haftanın 4 günü Radyo Çukurova’da aynı anda Facebook ve YouTube canlı yayınında sizlerle birlikteyiz.

Kendinize iyi bakın.

Sağlıklı mutlu günlerde buluşmak üzere