Adanalı gazeteci yazar-Murat Ağırel, son kitabı Havala’da uyuşturucu kaçakçılarının, kara para aklayıcılarının, silah kaçakçılarının kullandığı para transfer sisteminin detaylarını kaleme aldı. Kitapta bu sistem ile beraber uyuşturucu tacirlerinin de nasıl çalıştığının ayrıntıları yer alıyor. 

"Bütün her şey Suriye'deki iç karışıklığı çıkmasından sonra başlıyor. Savaştan önce Ortadoğu'ya bütün uyuşturucu sevkiyatı Suriye limanlarından yapılıyordu. Orada rahat bir hareket imkânı bulamayan uyuşturucu tacirleri rotayı Türkiye'ye çevirdi. Bunu yaparken de Mersin'i hedeflemişlerdi. Mersin'de muz taşıyan konteyner içinde gelmeye başladı kokainler... Mersin'de 15-20 kilo kokainler yakalanmaya başladı. Daha öncesinde Mersin Serbest Bölgesi başka bir işletmenin elindeydi ve orada kamera yoktu. Daha sonra orayı Ali Avcı diye birisi aldı. Alan kişi oradaki güvenlik tedbirlerini sıklaştırıp kameralar takınca işin rengi değişmeye başlıyor. Yüksek oranda kokain yakalamaya başlıyorlar.

Bunları araştırırken Hasan Rastgeldi isimli bir kişi ulaştı bana. Bu organizasyonla ilgili bilgi verdi. Söylediklerinin doğru olduğunu ve gelecek olan kokainin bile bilgisine sahip olduğunu gördüm. Bu kişinin birçok gazeteciyle görüştüğünü, hatta devletin ilgili birimlerine de girip görüştüğünü öğrendik.

Timur Soykan'la birlikte Mersin'e gittik, bu işleyişi yerinde görelim diye. Kendisiyle de tanıştık. Ofisine gittik. “Murat Bey, ben bunları anlatıyorum ama bunlar benim yaptığımı öğrenirlerse beni yaşatmazlar” dedi. Ben bu cümleyi unutmadım. Bu kitabı yazmadan üç ay önce kendisini aramaya başladım. Telefonla ulaşamadım. Sonra bir dostunun sosyal medyadaki paylaşımını gördüm. Bir aracın içerisinde intihar etmiş... Ölümünün şüpheli olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Bunu da araştırıyorum işin açıkçası.

Polislerin, savcıların, müfettişlerin de uyuşturucu ve kara para işinde yer aldığını görüyoruz. O isimlerden birisi de Cumhur Acarca isimli polis… 

Cumhur Acarca aslında bu kitabın anlatmak istediği yapılanmanın bir örneği. Adana'da narkotik şubede çalışan bir polis. Bir gün uyuşturucu ihbarı geliyor ve Cumhur Acarca ile arkadaşı ihbarı değerlendirip bir aracı takibe alıyorlar. Araca dur ihtarında bulunuyorlar, ancak araç kaçmaya çalışıyor. Cumhur Acarca da kaçacaklarını anladığı için aracın üstündeki sunroof’a atlıyor. Araçla beraber sürükleniyor. Daha sonra Acarca ve diğer arkadaşı bu kişileri yakalıyor.

Görüntüler medyaya düşünce de çok büyük bir beğeni alıyor. O günkü vali Acarca’ya üstün hizmet belgesi veriyor. Aylar sonra Konya'da yol çevirmesi yapılıyor. Bir araç durduruluyor. Polis aşağı inmelerini istiyor. Araç durmuyor ve kaçmaya başlıyor. Kilometrelerce süren kovalamaca sonucunda yakalanıyor. Yapılan kimlik kontrolünde oradaki yakalanan kişinin “kahraman polisimiz” Cumhur Acarca olduğu ortaya çıkıyor.

Kaçarken çevreye 25 kilo uyuşturucu attıkları ortaya çıkıyor. Soruşturma neticesinde Acarca’nın uyuşturucu kuryesi olduğu ortaya çıkıyor. Baron kim peki? Adana savcısı... Bir de FETÖ borsası kurmuş. O kişi de 48 yıl hapis cezası istemiyle yargılanırken tahliye ediliyor.

Almanya’da da uyuşturucu ve havala sistemiyle ilgili birtakım operasyonlar gerçekleştiriliyor. 

Almanya'ya gittim ve dosyaları araştırdım. Birçok eyalette bununla ilgili açılmış davalar olduğunu, davaların devam ettiğini ve bununla ilgili de çok kişinin gözaltında olduğunu öğrendim. Havala sistemi Avrupa'da çok büyük şekilde işlem hacmine sahip. Toplam işlem hacmi 500 milyar euro. Almanya’da otobanda bir araç kaza yapıyor. Kaza yapanlar plakayı söküyorlar, torpidodaki eşyalarını alıyorlar ve kaçıyorlar. Polis, bu kişileri bir petrol istasyonunda yakalıyor. Üstlerinde tıka basa para çıkıyor. Soruşturma sürerken bu kişiler kontrollü serbest bırakılıyor. Ne yaptıklarını izlemeye başlıyorlar. Sonra bu konuyla ilgili Vubrag isimli bir birim kuruluyor. Bir gece operasyon için düğmeye basılıyor. 80’e yakın adrese baskın yapıyorlar. Baskında çok ciddi para ele geçiyor. Ele geçirdikleri defterde Türkiye’ye 200 milyon euro gönderildiğini tespit ediyorlar. Bu para Suriye'deki ve Türkiye'deki terör örgütlerine gönderilmiş. Bu örgütün başındaki Khaled de bu transferleri itiraf ediyor. Kendisi terör örgütü üyeliğinden de yargılanıyor.

Türkler sistemi kurmayı başarıyor

Aynı birim soruşturmaya devam ediyor. Yine bir dövizci ve kuyumcu çetesini yakalıyorlar. Bu sefer karşılarına Karasu çıkıyorlar. Yalçın Karasu da bir defa havala sistemiyle para gönderiyor Türkiye'ye. Sonra bu sistemi kendisi kuruyor. Yalçın Karasu, Türkiye'de Karasu Alyans, Almanya'da da Ekol diye bir şirket kuruyor. Almanya’dan Türkiye’ye kurdukları mücevherat şirketleri ile 250 milyon euro para aktarıyorlar. Türk polisi bunları denetliyor, takip ediyor. Daha sonra FETÖ'nün gaybubet evlerinin finanse edildiği ortaya çıkıyor.

Bu sistem Türkiye'de çok yaygın

Git Fatih'e, git Kapalıçarşı'ya birçok dövizci ve kuyumcunun bu sistemi yürüttüğünü bizzat görürsün. Bazıları gerçekten kara para aklamak için yapıyor. Ülkemizde kontrolsüz göç ve sığınmacı var. Kaçak var. Bu kişiler ailelerine para göndermek için bu sistemi kullanıyor. Mesela Zeytinburnu'nda gelen ihbar üzerine polis söz konusu yeri takibe alıyor. En son 7 tane Afgan içeri giriyor, baskın yapıyorlar. Cep telefoncusu ama havala merkeziymiş. Bana bilgi veren kişiler İran'la, Azerbaycan'la, Ukrayna'yla ve birçok yerle yaptığımız ticaretin bu merkezlerden yapıldığını söyledi.