CHP'nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel'in geçen hafta katıldığı iki yayında kullandığı ifadelerden, yerel seçimlerde elde edilen sonuçlarla ilgili iki tasarımı olduğu anlaşılıyor: Bunlardan birincisi CHP'yi nasıl iktidar yapabileceği, diğeri de CHP iktidarında nasıl bir Türkiye tahayyül ettiği...

Özel bu iki tasarımı da, Ali Mahir Başarır'ın bir televizyon programındaki sözlerinin hatırlatıldığı soruya verdiği yanıta sığdırmış. Malum Başarır'ın sözleri, İmamoğlu'nun önünün kesilme çabası olarak algılandığı için sanırım, sıkça tartışıldı. Bu tartışmalara Özel'in verdiği cevabın daha derinlikli incelenmeyi hak ettiğini düşünüyorum:

"Partide her şey çok iyi giderken eski bir hastalığı nüksettirmeye çalışıyorlar. Zaten biz geçen sefer o hastalıktan dolayı kaybettik, erken aday tartışması ve sürekli aday tartışması. Zamanı mı şimdi? Şimdi vatandaşın beklentilerini konuşma, iktidara hazırlanma zamanı, politikaları revize etme, iyi bir tüzük yapma, iyi bir program yapma, seçim bildirgesi hazırlığını başlatma zamanıyken aday tartışması… Günü gelince bakacağız. Anket yaparız, üyeye sorarız, her şeyi yaparız ve çok demokratik bir şekilde en doğru adayı belirleriz. O yüzden eski bir hastalığı terk etmek için kestim attım." 


Özel, yeni CHP yönetimine, içinde bulunulan zamanı, "vatandaşın beklentilerini konuşma ve iktidara hazırlanma", bunun yolunu da "politikaları revize etme, iyi bir tüzük yapma" zamanı olarak işaretlemiş görünüyor. Gerçi canlı yayında söylediği "iyi bir program yapmak" ifadesinden ne kast ettiği belirsiz kalsa da, ben bunu seçimlere hazırlık olarak değerlendirdim. Zaten 'politikaları revize etme' sözleri de parti programına ilişkin düşüncelerini karşılıyor diye düşünüyorum.

Bilindiği üzere her iki konuda da yürütülen çalışmalar var. Tüzük meselesinde Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi'nin, parti içi mekanizmaların işleyişiyle ilgili de Genel Sekreter Selin Sayek Böke'nin hummalı bir çalışma yürüttüğü biliniyor. 

Tabii ki nasıl bir tüzük yapılır, seçim bildirgesi neleri kapsar, nasıl bir seçim programı hazırlanır, bunlar parti yönetiminin bileceği işler... Nihayetinde Gül Çiftçi'nin Duvar'dan Ceren Bayar ile yaptığı söyleşiden anlıyoruz ki, yeni tüzük için kapsamlı bir tarama yapılıyor. Ama Çiftçi'nin meselenin özüne ilişkin söylediği şu sözler içinde bulunulan durumu gözler önüne sermiş: "Yapılacak tüzüğün niyetlere bağlı kalmaksızın uygulanmasını sağlayacak bir yol bulmamız gerek." 


Gül Çiftçi'nin nazikçe söylediğinin Türkçe meali ise şu; parti içinde hiç kimse, mevcut tüzükten şikayetçi değil. Şikayet edilen, bunun uygulanmasını sağlamakla görevli olan yöneticilerin tüzüğü kendi özel çıkarları lehine aşabilmek için uyduruk işlere kalkışmaları. Uyduruk diyorum çünkü, parti içi erke sahip olanlar, kontrolleri dışında bir siyasi alana izin vermemek için tüzüğün açık hükümlerini çiğneyerek, defalarca görevden alma ve atamalar yaptılar. Şimdi yeni bir tüzük kurultayı yapacak olanların, geçmişteki parti yönetiminin de çoğunluğunu oluşturduğu (en azından etki açısından) unutulmazsa, parti içi demokrasi adına umutlanabilmek neredeyse mucizelere kalmış görünüyor mu?

Bu açıdan, geçmişte her tür anti-demokratik uygulamanın altına imza atanların yarın değişip tertemiz yeni bir tüzük yaparak uygulayacağına inanabilen varsa kendilerini iyi niyetleri için tebrik etmek isterim. Bu konuda yaşanmış örnekleri ve olayların kahramanlarını şimdi burada sıralayıp kimseyi utandırmak istemem...

Hadi varsayalım ki dünyanın en iyi tüzüğü yazıldı ve buna uygun olarak işleyen bir parti içi mekanizma oluşturuldu. Bu mucize gerçekleşmiş bile olsa CHP'nin önündeki temel mesele hala yerli yerinde duruyor olacak. Bu temel mesele de, Özel'in ifadesini alıntılamak gerekirse, çok açık: Parti politikalarının revize edilmesi. CHP'nin iktidar yürüyüşüne engel teşkil eden ve düzeltilmesi gereken öncelikli şey tüzük değil. Dolayısıyla da, Kurultay, tüzük için değil, partiye iktidar perspektefi verebilecek politikaların tartışılabileceği yeni bir proğram için toplanmalı. Bu arada tüzükte değiştirilecek maddeler varsa onlar da gündeme alımıp tartışılabilir. 

Bunun için de burada sorulması gereken ilk soru: Parti politikaları kimin hangi görüşlerine göre revize edilecek? Partinin yönetimi fikren, ideolojik olarak eski yönetimlerle aynı noktada duruyorsa, aynı kişilerden oluşuyor, aynı kişiler tarafından etki altında tutuluyor ve aynı fabrikadan çıkmış kişilere 'danışarak' bunlardan görüş alıyorsa, hangi politikaları kim nasıl revize edecek?

Bugün hak ettiği gibi tarihin çöplüğüne gönderilen Altılı Masanın bir Ortak Politikalar Mutabakat Metni vardı hatırlarsanız. Aynı ideolojinin eseri olan bu metnin makyajlanarak önümüze yeni CHP programı olarak sunulma ihtimali nedir sizce? Aynı kişiler ve aynı kafalar yeni bir parti programı yapmaya giriştiklerinde çıkacak sonucun farklı olmasını gerçekten bekleyebilir miyiz? Einstein'ın meşhur lafında değindiği gibi, aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca deneyip farklı bir sonuç almayı beklemek değil midir sahi?

Sadece cevabı çok açık olan sorular sorup bırakmış olmamak adına devam edip bağlayalım... Yeni dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, 31 Mart yerel seçimlerinde, özellikle büyükşehirlerde, seçmenin neden CHP'ye yöneldiği sorusuna doğru yanıt üretmektir. Bunun için ise öncelikle seçmenin neden bu kez AKP'ye oy vermediği sorusuna doğru yanıt vermek gerektiğini düşünüyorum. Bu iki sorunun birlikte değerlendirilerek doğru bir şekilde yanıtlanması, CHP'nin muğlak tüzük ve program tartışmalarının ötesine geçerek iktidarla sonuçlanacak bir yürüyüşe başlayabilmesinin önünü açacaktır.

Bu noktada yapılacak bir yanlış değerlendirme ise CHP'nin iktidar perspektifini bulanıklaştıracaktır. Bu da, olur da iktidara gelinecek olsa dahi, her iktidara gelenin eline tutuşturulan aynı reçeteye mahkum olmak anlamına gelecektir.