Çok değil, 12-13 yıl önce yapılan Yüreğir Optimum’un inşa çalışmaları sırasında zemin suyu buna izin vermemiş günlerce su çekilmişti. Son çare olarak Seyhan Nehri üzerindeki Regülatör Köprü’nün kapakları açılıp su tahliye edilerek sonuca ulaşılabildi.  

*

Seyhan Oteli yapılırken de motopomplar günlerce çalışarak yeraltı sularını boşaltmıştı.

*

Ceyhan nehri eskiden Kısık Boğazını kullanarak İskenderun Körfezine dökülürdü. Üçtepe, Ceylantepe’de oluşan volkanik hareketler sonucunda akan lavlar Kısık Boğazı’nı kapattı; Ceyhan nehri büyük bir göle dönüştü.  

Nehir yaşanan bir depremle Adana’ya yönelirken Seyhan Nehri de o zamanlar Adana’dan Tarsus’a doğru akıyordu. 

*

Seyhan ve Ceyhan nehirleri tam 6 defa birleşip ayrıldı. Her birleşip ayrılma bir depremle gerçekleşti, sayısız kere yatak değiştirdiler ve maalesef Adana bunların üzerine kurulu. Adeta bir denizin üzerinde yükseliyoruz. 

*

Bir başka faktör. 

Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Merkez Onur Kurulu üyesi Melih Baki, Adana’da içme suyu ihtiyacını karşılayan 243 sondaj kuyusunun kapatılmasıyla (Çatalan projesi sonrası) yeraltı su seviyesinde meydana gelen artışın, zemini gevşetip deprem riskini arttırdığını yıllardır ve her fırsatta söylüyor. 

Buna iç gölünde eklenmesiyle 7-12 metre seviyesinde olan Adana’nın yeraltı suları en az 2-3 metre daha yükselmiş durumda.

 

*

Baki’ye göre; birinci kanalın güneyinde kalan Adana kent merkezinde Çatalan içme su projesi öncesi yapılan birçok çok katlı ve bodrumlu yapıların, apartmanların, turistik tesislerin temel altları, bodrum katları su ile doldu. 

*

Kıyıboyu Caddesi’nin güneyinde kalan bölgelerdeki apartmanlar, iş merkezleri, oteller ve okullarda da benzer tablolar yaşanıyor. 

Atatürk Caddesi, Ziyapaşa ve Gazipaşa Bulvarları, İnönü Caddesi kent merkezinin doğu ve batı kesimi gibi. 

*

Sonuç olarak yapıların bodrumlarındaki kolonlar korozyona uğruyor ve taşıma gücünden çok şey kaybediyor. Deprem bölgesi olan Adana’da asla yaşanmaması gereken bir olgu. 

*

Melih Baki’nin şu tesbitini de dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum: 

“Adana kent merkezi zemin açısından kumlu çakıllı, siltli, killi birimler üzerinde kurulu. Bodrum katları dolduran su kimyasal açıdan en büyük eritici. Temeline su işleyen binaların taşıyıcı sistemleri çürümüş durumda demektir. Deprem olmasına gerek kalmadan dahi Adana kent merkezinde bulunan çok katlı bodrumlu yapılar büyük risk altına girmiştir.“

*

“Vatandaş doğru bilgilendirilmediği için bodrum katlarında dolan, yükselen suları motopompla çekerken su ile birlikte sürekli silt, kum da boşaltılıyor. Bunun anlamı temelin altının boşaltılmasıdır.”

*

Zaten önemli bir kısmı eski yapı. Buna bir de son depremdeki demir yorgunluğu da eklenince gerisini siz düşünün. 

Aynı bölgedeki ‘hakkı verilerek’ inşa edilmiş eski-yeni binaları elbette kastetmiyorum. Onlar yukarıdaki anlattığım riskler göz önünde bulundurularak, ehil ellerde yükseltilmiş yapılardır. 

*

Demek ki; Kahramanmaraş depremlerinden olumsuz etkilenen Adana’yı gelecekte sadece inşaat ve denetim noksanlıkları değil böylesine bir tehlike de bekliyor. 

*

Neler yapılabilir; bunu kuşkusuz işin uzmanları ile işbirliği yapıp öyle belirlemek lazım. Tabii depreme güvenli yapılar inşa etmenin yolları araştırılırken Adana’nın göbeğindeki ‘yeraltı suyu riski’ gözlerden uzak tutulmamalı. 

*

Üst satırlarda Seyhan ve Ceyhan nehirlerine ilişkin anlattığım onbinlerce yıl öncesine ait olaylar sizi ürkütmesin. Her coğrafyanın kendine özgü bir hikayesi var. Bizimki de budur. 

*

Önemli olan geçmişin bize bıraktığı kötü mirasın farkında olabilmektir! 

Netice itibarıyla DİKKAT ve İMDAT derim. 

 

Ali PEKMEZCİ