Geçtiğimiz günlerde belediye başkanlığı yapmış olan bir muhterem ‘yarın bir çay içelim’ teklifinde bulundu. Çok yoğundum; teşekkür edip ‘inşallah bir başka sefere‘ diye cevap verdim. 

Cevap vermedim; aslında yol verdim. Başımdan savdım. 

Durduk yerde Ali Pekmezci‘yi neden hatırlasın ki! Ya yeniden adaylığa soyunacak ya da etrafında konuşacak kimsesi kalmamıştır. Görevde olduğu kudretli günlerinde etrafında el pençe divan olanlar bile artık telefonuna çıkmıyordur.  

*

Bilirim. Kesin.  

Her iki taraf açısından da karşılıklı kullanım ömrü tükenmiştir. Güç sarhoşluğuna kapılanlar ve güce tapınanlar arasındaki korelasyon para denen illetten ibaret.   

*

Başkanlığı sürecinde ‘gazeteci milleti‘ olarak tanımladığı birisine muhtaç olmak. Siyasetten zenginleşirken dost-arkadaş çevresini törpüleyip varlığını ince bir nar çubuğuna dönüştürmek. 

Servete boğulmuşken yalnızlaşmak. 

Değer mi. Ne kadar acı. 

*

Birçok Büyükşehir ve ilçe belediye başkanını bir çırpıda sayabilirim. Şimdi neredeler; kimlerle konuşup görüşüyorlar? Birlikte çay içebilecek kimleri kalmıştır ki? 

Kazanırken kaybetmek;  

Yapayalnızlaşmak. 

*

Bugün görevde olanlar için de geçerli değil mi? 

Çevrelerinde fırıldak gibi dönüp, biatını ve yalakalığını fırsata tahvil edenlerin yüzde 1’i bile bir daha dönüp yüzlerine bakmayacak. Birlikte malı götürürken kurulan cephe; makam boşaltıldığında bir kaplumbağaya dönüşecek. 

İçlerine dönük, yalnızca aile bireyleriyle sınırlı bir dünyanın mahkumu olacaklar. 

*

Eminim şu anda kafanızdan birçok isim geçiyordur ve ‘ne kadar da haklı bir yorum’ diye düşünüyorsunuz. 

Doğru;

Biz hancıyız onlar yolcu! 

Paramız pulumuz servetimiz zaten ol-a-maz. Kimseden biat istemeyiz ve biat da etmeyiz. Haddimizi biliriz. Gücümüz ve onurumuz Adana’ya olan sevdamızdan geliyor; bir yandan yazıp çizerken öte yandan kentin göbeğinde elimizi cebimize koyup hamdolsun gezebiliyoruz. 

Hep buradayız. 

*

Ya o, 

Apoletini omuzundan sökseydi; bakalım o törene kaç kişi gelecekti! 

Kahve köşelerinde batak oynarken kareyi tamamlayacak adam bulamıyordu. Faizcilerden köşe bucak kaçıyordu.

Hele kıydığı bir önceki nikah yok mu. Allah kimseye yaşatmasın. 

Neymiş; demek ki onur dediğin makamda düğündeki kalabalıkta değil insan karakterinde imiş.  

*

Kıymetini bilsin. Bunlar iyi günleri. Gün gelecek sokakta selamını kimse almayacak; arkasından kim bilir neler konuşacaklar.! Müteahhitleri de dahil. 

Duymasa da hissedecek. 

Hem de aile boyu. 

*

Adana’da 40 yıla yakın bir süredir gazetecilik yapıyorum, çok saygı duyduğum siyaset insanları var. Onların da beni sevip saydığını biliyorum. 

İşte, çay kahve için onları tercih ediyorum. 

Sevdiğim meslektaşlarımla çocukluk arkadaşlarımla buluşuyorum. Ayrıca alınteri ile parasını kazanmış saygın işadamları ile sohbet bir başka keyifli oluyor. Biriktirdim. Tapınmasız ve beklentisiz! 

Bundan ötürü ben hep kazanıyorum.!

 

Ali PEKMEZCİ